Timaş Yayınlarından 18. baskısı yapılan bu eser, ilk olarak yazarının islam ya da müslüman olmadan önce yazdığı bir kitap olmasıyla dikkatimi çekti. Garaudy bu kitabı yazdıktan 1 sene sonra müslüman olmaya karar vermiş. Araştırmalarıma göre kendisi daha önce bir kaç kez farklı dinlere inandıktan sonra en son müslüman olmuş. bu açıdan da eleştiri almış. ve şöyle bir cevap vermiş:

“Evet arkadaşım bu saydıklarınızın hepsi doğru. Ama şunu bilmenizi isterim ki defineciler aradıkları hazineyi buluncaya kadar önce yatay olarak yüzeyde dolaşırlar. Ellerindeki cihaz üstünde durdukları yerin altında kıymetli bir maden olduğu sinyalini kendilerine verinceye kadar. Ondan sonra satıhta dolaşmayı bırakırlar ve kazamaya başlarlar. O ana kadar yatay devam eden arayışları artık dikey hale gelir. Benim hikayem de böyle…’’

Benim dikkat ettiğim ise bu eleştirilerin ne yönde olduğu değil, yazarın eleştiriler karşısında anlık verdiği yanıt oldu.

Bu kitabı bir öğretmen arkadaşımın elinde görünce bende de okuma isteği doğurdu. Araştırdığımda ise Yusuf Kaplan’ın önerdiği 100 kitap listesinde yer aldığını gördüm. Yusuf kaplan tvde gördüğüm ve kim olduğunu bilmediğim bir kimse olmasına rağmen, tavsiye ettiği kitap listesinde çok severek okuduğum, Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabının yazarı Tanpınar eserleri; Çile, Cinnet Mustatili, Aynadaki Yalan, Hikayelerim, Müdafaalarım Kitaplarının yazarı Fikir İnsanı Necip Fazıl eserleri, İsimlerini duyduğum Cemil Meriç, Sezai Karakoç, Nurettin Topçu, Arvasi ‘nin eserleri de olması bu listeyi benim için ilgi çekici hale getirdi ve bu ilgi bana aynı gün aşağıdaki kitapları satın aldırdı.

Fususul Hikem, Yağmur, Bu Ülke, İslamın Dirilişi, İnsanlığın Dirilişi, Türkiye’nin Maarif Davası, Beş Şehir, Ermiş (Ermiş tavsiye edilen 100 kitap arasında yok)

Gelelim “Geleceğimizde İslam Var” eserine…

Kitap boyunca Doğu ve Batı medeniyetlerinder kesitler ve kıyaslamalar buluyorsunuz. Batının bireyselliği yüceltmesi ve doğunun topluma aidiyeti yüceltmesinden tutun, Harezminin 0’ı bulmadan önce Batı biliminin ne halde olduğuna kadar.

“Müslümanlar dinlerinden yola çıkarak evrensel kültüre en zengin katkıyı yaptılar.” Bu cümle kitabın özünü oluşturuyor diyebilirim. Bugün batının icadı sandığımız bir çok alet veya batının buluşu olarak öğretilen bir çok bilimsel fikir, aslında doğunun (kasıt müslüman milletler) fikir ve buluşlarının alınıp dünyaya kendi üretimleriymiş gibi sunulmasıdır. Batıda yüzyıllar boyunca ders olarak okutulan El kanun Fit Tıp (İbn-i Sina kitabı), İbni Arabi’nin günümüzde bile tam olarak anlaşılamamış ve muhtemelen çok az sayıda kişi tarafından anlaşılabilen muhteşem eserleri gibi bir çok örnek bu kitap boyunca okuyucuya alıntılar ile gösteriliyor.

Burada ilgi çekici olan bir husus ta şuydu benim için. İbn-i Arabi’nin Füsusul Hikem’de hatırladığım kadarıyla İsmail Babında anlattığı, Rab ve Alemlerin Rabbi arasındaki fark ya da Hz.Adem babında anlattığı, Doğrudan O’nun dışında hiç bir şey’in olmaması ve her yaratılanın Allah ile münasebetinden ve onun bir isminin o kişide diğerlerine kıyasla daha fazla vücut bulmasından dolayı olan varlığından ötürü kutsal olması ve yaratılmış her şeyin bir ayet olması, bilincinin yazarda daha müslüman olmadan neredeyse benimsenmiş olması…

Bu husus çok dikkat çekicidir. Yunus Emre’nin Tekkeden çıkıp dağda bir mağaraya gittiğinde bir kaç kişiye rast gelmesi ve hepsinin aslında kendi yansıması olduğunu görmesi gibi… Neyse konuyu farklı noktalara çekmeden kitaba geri dönecek olursak, Aklımda kalan bir kaç şeyden daha bahsetmek istiyorum. Ve bunu maddeler halinde yapacağım:

1-Kitapta, İslam’ın Hristiyan otoriter tarafından yeni bir din olarak değil Hristiyanlığın uzak bir mezhebi olarak göründüğünden bahsedilmiş.

2- Yazar, Müslümanlığın kısa sürede yayılma nedenlerinden birisinin de çok tanrılı dinleri olan o zamandaki topluluğun, belli tarihlerde ve ayinlerde anlaşamadıkları için ortak bir birleştirici nokta aradıkları ve toplum içindeki her birey de kendi bilgeliğini ya da ilahını inkar etmeden kaynağını Müslümanlıkta bulabiliyor oluşu olduğunu savunuyor.

3-Sayfa 64’te bahsedilen Ete Kemiğe büründü, sözünün Yunus Emre’nin Ete kemiğe büründüm Yunus Diye Göründüm’den alıntı olduğunu düşünürken benzer bir cümlenin İncil’de “Söz insan olup aramızda yaşadı” olarak da geçtiğini öğrendim.

4-hatırladığım kadarıyla Hadis kitaplarından Et-Taç’ta bir başlık olarak geçen El Adl-ü Esasül Mülk, cümlesine bir bölümün ayrılması. bu sözün Ekonomi, hukuk ve siyaset alanlarını ve sosyal uygulamaları nasıl etkilediğinden bahsedilmiş.

5- Bir alıntı ” Kur’an, zamanın üstünde süzülen yaratılmamış kelam mıdır yoksa insanlık destanının en soylu maceralarından birinin başlangıcında ezel ve ebet dostuyla, insanoğlunun tarihinin bir anında, karşılaşma mıdır?

6-Allah ile insan arasındaki ilişkinin …. aynı zamanda hem maşuk, hem aşık, hem de aşk olduğu…

7-Bir Kur’an olunmalı der ibn Arabi, yani ilahi tezahürün bir yeri, Allah’ın bir ayeti….

8- Bildiğimiz Simurg hikayesinin Mantık’ut Tayr da Attar tarafından anlatılmış olması..

ve bir eleştiri daha:

Doğu’nun güzel olması için Batının kötü olması gerekir mi? Kitapta ara ara bu karşılaştırma yapılıyor. Batının şu anlatısı vs. şöyle kötü, buna mukabil doğunun şu anlayışının mükemmelliğine bakın kabilinden kıyaslar söz konusu. Buna gerek var mı ki. Doğunun güzelliğini anlatmak yetmez mi. Ben Allah’ın varlığını 1000 şekilde ispatladım diyene demek ki 1000 tane şüphen var demişler(miş) okuyucu için buna ne gerek var.

Not: Dini ibareler, sözler, alıntılar vb. algıladığımın ötesinde bir mana ifade edebilir. Bunlar beni aşar. Ehli değilim. Dolayısı ile kullandığım cümlelerde bir hata var ise affola…

Kitap Adı : Geleceğimizde İslam Var

Yazar Adı: Roger Garaudy

Yayınevi: Timaş Yayınları

Puan: 7/10